3 Şubat 2013 Pazar

Pucca'yla Hızlı Başlayıp Hızlı Biten Aşkımız

Pucca’yı duymayan var mı? Saçma bir soru oldu aslında, sanırım bu bayandan en son haberi olan kişi benim. Geçen gece internette dolaşırken Pucca’nın bloğuna rastladım. Gece yarısı bir kadının satırlarının içinde öylesine boğuldum ki gözlerimin sızısıyla sayfalarca okuduğumu fark ettim. İşten yorgun argın gelen eşim benim Pucca’yı okurken attığım kahkahaları hissetmiyordu bile. Gözlerimden yaşlar akıyordu hem gülmekten hem de çok okumaktan. Bilgisayar ışığı gözlerimi sızlattığı için hemen Pucca’ya twitterdan mesaj attım. Acilen blogtaki yazılarını kitap haline getirmesini yoksa gözlerimin bozulacağını söyledim. İki-üç dakika içinde cevap geldi: “3. Kitap çıktı” Önce bir afalladım. Kendi kendime ne oluyor, nasıl yani gibi sorular sorarken netten biraz araştırdım kiii kız blogtaki yazılarıyla çoktan meşhur olmuş. Okan Bayülgen’in programına konuk olmuş. Ayşe Arman’a röportaj bile vermiş. Twitterda yarım milyon takipçisi var, bir o kadar da bloğunda… Milliyet’te, Hürriyet’te köşe yazıları yazıyormuş. Kendi çapında dizüstü edebiyatı diye bir edebiyat türü oluşturmuş vs. Marilyn Monroe hayranı olduğunu tahmin ediyorum, zira her postunda aktristin fotoğraflarını görmek mümkün… Sanırım uzun zaman da bu fotoğrafların arkasına saklanmış, babası arkasında durunca da gerçek kimliğiyle gün yüzüne çıkmış. Anlayacağınız sosyal medyanın kraliçesi olmuş bu bayan. Bütün bunları öğrenince o attığım twit yüzünden kulaklarıma kadar kızardım. Bir yazara “kitap yaz” diye tavsiyede bulunmak beni gerçekten utandırdı. 
Yeri gelmişken yazarlık konusuna da değinelim; Pucca’ya yazar demek istemeyenler var. Kim kaybetmiş de yazarlığı Pucca bulsun, Pucca kim ki, özel hayatını deşifre etmek yazarlık mı gibi internette Pucca’ya milyonlarca eleştiri yapılmış. Birisi yazıyorsa yazardır. Bu kadar basit… Kalitesi ise tartışılır. Biz de az sonra tam da bunu yapacağız, okur olarak yazılarının niteliğini tartışacağız. Zaten kız ben edebiyatçıyım, benim Halide Edip Adıvar’dan bir farkım yok falan demiyor. Bu yüzden samimiyetini de sevdim.

Gelelim yazdıklarının içeriğine… Yaşadıklarını anlatma biçimi son derece doğal ve komik… Zaten bu doğallık ve olaylara mizahi yaklaşımı yazılarını okutturan en önemli faktör… Bu yüzden saatlerce okudum onu. Hatta ilk gün bundan sonra her gün mutlaka bir doz Pucca alıp her şeyden uzaklaşıp biraz eğlenirim demiştim. Ayrıca argo ve küfür olmasa son derece güzel cümleler kuruyor, aralara annemden, babaannemden sıkça duyduğum özlü sözler, deyimler serpiştiriyor. O uzun uzun cümleler arasında herhangi bir kopukluk yok, kelimeleri de çok iyi kullanıyor ve dili gerçekten çok akıcı…

Beni Pucca’ya çeken hemcinsim olması, bir kadının başka bir kadının hislerine ortak olması, hissettiklerini anlaması, az önce söylediğim gibi dilinin akıcılığı ve beni güldürebilmesiydi. İkinci gece yine ilk gecenin heyecanıyla açtım bloğunu tekrar okumaya başladım. Ama ilk günkü keyfi alamadım, nedense diyemeyeceğim. Nedenini biliyorum. O kadar çok küfür ediyor ve müstehcenliği o kadar abartıyor ki insanın midesi kaldırmıyor. Çok şükür ben küfürlü bir ailede yetişmedim ve yine çok şükür eşimden de hiç duymadım. Bense salak bile desem birine bundan utanıyorum. İlk okuduğumda görmezden gelmeye çalıştığım küfürleri ikincisinde beceremedim. Küfürler yüzünden okuduklarımdan zevk almaz hale geldim. Bir kadın nasıl bu kadar rahat küfür edebilir bunu hiç anlayamıyorum. Sokakta, çarşıda, pazarda birbirleriyle konuşurken erkek gibi küfreden genç kızlar görüyorum ve gerçekten şaşırıyorum. Ağızlarında o kadar eğreti duruyor ki… Hiç yakışmıyor. Buradan küfür erkeklere yakışır anlamı çıkmasın. Ama herhalde yıllardır sadece onlardan duymaya alıştığımız için durumu kanıksadık. Onlara da yakışmıyor tabii ki ama bayanlara hiç yakışmıyor. Maalesef durum bu… Genç kızlar bu konuda hiç hassas değiller, ileride anne olacak kişiler nasıl dillerine bu sözcükleri yakıştırıyorlar anlayabilmiş değilim.

Pucca’ya gelince; Pucca’nın bir de düşünce yazılarını yazdığı Pucca Düşünce adlı bir bloğu daha var. Orada gündemle alakalı yazdığı yazılarda Pucca Günlük’teki gibi küfür ve müstehcenlik kullanmıyor. Şu sıra soğudum ama özlersem Pucca Düşünce’yi okurum. Anlayacağınız Pucca ile aramızda başlayan hızlı ve büyük aşk bir o kadar da hızlı bitti.

Sevgiler…
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yukarıdaki yazıyla ilgili yorumunuzu alayım : )