28 Şubat kimilerince Sincan'da tankların yürümesi sadece...
Benim için 28 Şubat;
Başrollerini Necmettin Erbakan, Bülent
Ecevit, Kemal Alemdaroğlu, Nazlı Ilıcak,
Merve Kavakçı ve Nur Serter’in paylaştığı; bizim de figüran olarak rol
aldığımız uzun metrajlı bir dram filmi demek…
Hiçbir akademik kariyeri olmayıp
sıradan bir okutman olan hocamın beni dersten atması demek…
Kendimi kapının önünde bulduğumda
karşıt görüşlü arkadaşımın “Başını aç, yoluna devam et. Köprüyü geçene kadar
ayıya dayı de, biz öyle yapıyoruz” demesi demek…
Ankara’nın karlı ayazlı kış günlerinde
okulun bahçesinde tir tir titrerken, yine karşıt görüşlü arkadaşımın sıcak
kahve getirmesi demek…
Ailemle okulumun devamı konusunda
sürtüşmem demek…
Beni aylarca tesettürlü görüp benimseyen
arkadaşlarımın o tarihten sonra saçlarıma ve yüzüme tuhaf tuhaf bakışları demek…
Gündüzleri zorla açtırılan başımı,
geceleri yatağımda sımsıkı bağlayıp gözyaşı dökmem demek…
Otoparkta, herkesin gözü önünde,
arabaların camlarına bakarak başörtümü bağlamam demek…
İçeride başı açık, dışarıda
kapalı olmamın verdiği ruh haliyle “Çift kişilikli, psikopat biri olma yolunda
ilerliyor muyum acaba?” diye korkmam demek…
Türkiye’yi Amerika, kendimi
Amerika’daki zenci gibi hissetmem demek…
Benim dedelerimin de kan döktüğü
bu topraklarda bana yaşam hakkı verilmeyip “Beğenmiyorsan İran’a, Suudi
Arabistan’a git” diye verilen akıllar
demek…
İstanbul Üniversitesi başta olmak
üzere birçok üniversitede açılan “ikna odaları” demek…
Kızılay'da yürürken yaşlı ve süslü bir teyzenin nefretle bana bakarak o gün ilk defa duyduğum "Sıkmabaşlarrr" diye laf atması demek...
Fakülte dekanının bana ve
beraberimdeki üç-beş kişiye gerçekten inanarak takıyorsanız, açın başınızı. Söz,
öbür tarafta günahınızı ben çekeceğim” diye söz vermesi demek : )
Medyada en popüler sözcüğün “irtica”
olması, benim de cuntacılara göre “mürteci” olmam demek…
Horlanma, aşağılanma, dışlanma,
ezilme gibi benzer fiillerin hepsine birden maruz kalmam demek…
Bazı arkadaşlarımın başörtümdeki
desenlere bakarak “Bu şeritlerin bir anlamı var mı?”, “Şu çiçekler ne anlama
geliyor?” diye sormaları; benim de “Acaba bunlar deli mi, paranoyak mı
olmuşlar?” diye içimden geçirmem demek…
Bölüm olarak TRT Ankara Radyosu’na
yaptığımız ziyarette, bana “Başörtüyle devletin radyosuna giremezsin” demeleri
ve benim kapıda arkadaşlarımı beklemem demek…
Yurtdışından gelen bir
arkadaşımın “Benim Hıristiyan olan ülkemde Müslüman bayanlar başörtüsüyle
üniversiteye girebiliyor, sizin ülkeniz Müslüman ama siz giremiyorsunuz, çok
ilginç” demesi demek…
Size anlattığım gibi ileride çoluğa
çocuğa, toruna torbaya anlatacağım acı bir darbe hatırası demek…
Bütün bu manevi işkenceye,
yaşadığım tüm acılara rağmen, yukarıda saydığım kahramanların hiçbirinin
ideolojisini, hiçbirisinin siyasi görüşünü umursamadan bu ülkeyi hala canımı
verebilecek kadar çok seviyor olmam demek…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yukarıdaki yazıyla ilgili yorumunuzu alayım : )