28 Şubat 2013 Perşembe

Benim İçin 28 Şubat...

28 Şubat bazılarına göre hükümet, ordu ve bürokrasi üçgeninde yaşanan bir süreç…
28 Şubat kimilerince Sincan'da tankların yürümesi sadece...
28 Şubat pek çoğuna göre postmodern bir darbe...

Benim için 28 Şubat;

Başrollerini Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit,  Kemal Alemdaroğlu, Nazlı Ilıcak, Merve Kavakçı ve Nur Serter’in paylaştığı; bizim de figüran olarak rol aldığımız uzun metrajlı bir dram filmi demek…

Hiçbir akademik kariyeri olmayıp sıradan bir okutman olan hocamın beni dersten atması demek…

Kendimi kapının önünde bulduğumda karşıt görüşlü arkadaşımın “Başını aç, yoluna devam et. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı de, biz öyle yapıyoruz” demesi demek…

Ankara’nın karlı ayazlı kış günlerinde okulun bahçesinde tir tir titrerken, yine karşıt görüşlü arkadaşımın sıcak kahve getirmesi demek…

Ailemle okulumun devamı konusunda sürtüşmem demek…

Beni aylarca tesettürlü görüp benimseyen arkadaşlarımın o tarihten sonra saçlarıma ve yüzüme tuhaf tuhaf bakışları demek…

Gündüzleri zorla açtırılan başımı, geceleri yatağımda sımsıkı bağlayıp gözyaşı dökmem demek…

Otoparkta, herkesin gözü önünde, arabaların camlarına bakarak başörtümü bağlamam demek…

İçeride başı açık, dışarıda kapalı olmamın verdiği ruh haliyle “Çift kişilikli, psikopat biri olma yolunda ilerliyor muyum acaba?” diye korkmam demek…

Türkiye’yi Amerika, kendimi Amerika’daki zenci gibi hissetmem demek…

Benim dedelerimin de kan döktüğü bu topraklarda bana yaşam hakkı verilmeyip “Beğenmiyorsan İran’a, Suudi Arabistan’a git”  diye verilen akıllar demek…

İstanbul Üniversitesi başta olmak üzere birçok üniversitede açılan “ikna odaları” demek…

Kızılay'da yürürken yaşlı ve süslü bir teyzenin nefretle bana bakarak o gün ilk defa duyduğum "Sıkmabaşlarrr" diye laf atması demek...

Fakülte dekanının bana ve beraberimdeki üç-beş kişiye gerçekten inanarak takıyorsanız, açın başınızı. Söz, öbür tarafta günahınızı ben çekeceğim” diye söz vermesi demek : )

Medyada en popüler sözcüğün “irtica” olması, benim de cuntacılara göre “mürteci” olmam demek…

Horlanma, aşağılanma, dışlanma, ezilme gibi benzer fiillerin hepsine birden maruz kalmam demek…

Bazı arkadaşlarımın başörtümdeki desenlere bakarak “Bu şeritlerin bir anlamı var mı?”, “Şu çiçekler ne anlama geliyor?” diye sormaları; benim de “Acaba bunlar deli mi, paranoyak mı olmuşlar?” diye içimden geçirmem demek…

Bölüm olarak TRT Ankara Radyosu’na yaptığımız ziyarette, bana “Başörtüyle devletin radyosuna giremezsin” demeleri ve benim kapıda arkadaşlarımı beklemem demek…

Yurtdışından gelen bir arkadaşımın “Benim Hıristiyan olan ülkemde Müslüman bayanlar başörtüsüyle üniversiteye girebiliyor, sizin ülkeniz Müslüman ama siz giremiyorsunuz, çok ilginç” demesi demek…

Size anlattığım gibi ileride çoluğa çocuğa, toruna torbaya anlatacağım acı bir darbe hatırası demek…

Bütün bu manevi işkenceye, yaşadığım tüm acılara rağmen, yukarıda saydığım kahramanların hiçbirinin ideolojisini, hiçbirisinin siyasi görüşünü umursamadan bu ülkeyi hala canımı verebilecek kadar çok seviyor olmam demek…





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yukarıdaki yazıyla ilgili yorumunuzu alayım : )