23 Ağustos 2012 Perşembe

İletişim Fakültesi Mezunu Olmanın Zorlukları : )


Pek çoğumuzun bildiği gibi Gazetecilik, Radyo-Tv ve Sinema ile Halkla İlişkiler bölümlerini içeren İletişim Fakülteleri sözel bölümler arasında, özellikle büyük şehirlerdeki puanı en yüksek olan girilmesi güç okullardır. Ama asıl atraksiyonlar girdikten ve hatta mezun olduktan sonra başlar.  : )


Ben şimdi size iş bulamayan on yüz bin milyon iletişicimcinin makus kaderinden, iletişimcilere formasyon verilmeme sıkıntısından, ortaokullardaki Medya-Okur Yazarlığı dersine lisans eğitimi almış, konunun uzmanı İletişimci yerine Beden Eğitimi ya da Coğrafya öğretmeninin girmesi gibi Türk eğitim sisteminin çarpıklıklarından söz etmeyeceğim : )
 Sorunumuz şu; okul devam ederken “Hangi bölümde okuyorsun ve bitirince ne olacaksın?” sorularına verilen ( yani verilemeyen) cevaplar… Aslında bu özellikle de Radyo-Tv ve Sinema bölümü öğrenci ve mezunlarının yaşadığı bir zorluk.  Hadi genç jenerasyon ve orta yaş grubu biraz anlıyor seni ama iş yaşlılara gelince daha da zorlaşıyor. Tıp okuyorum, doktor olacağım; hukuk okuyorum, avukat, savcı, hakim hadi bilemedin noter olacağım; öğretmenlik okuyorum, öğretmen olacağım; Kimya Mühendisliği okuyorum, mühendis olacağım; antropoloji okuyorum, antropolog olacağım. Bakın ne kadar kolay : ) Dört-beş basit kelimeyle işlem tamam. Ama Radyo-TV ve Sinema okuyanlarda böyle mi? HAYIRR! Uzaktan akrabalarla bu bayram aramızda geçen diyaloglardan örnekler vereyim : )


Amca: Güler’immm ne kadar büyümüşsün. Sen okuyordun deee mi? Ne tahsil ettin sen, de bakıyım?
Ben: Sağol amca, evet ama okul bitti. Radyo-Televizyon ve Sinema okudum.

Amca: Yani sen ne oldun? Radyo, televizyon tamiri falan mı yapacaksın kızım?

Ben: Hayır amca iletişimciyim.
Amca: Neydi, bi daha söyle bakıyım?

Ben: Radyo-Televizyon ve Sinema amcacığım.
Amca: Sinema hee.. Artiz mi oldun yoksa, görüyon mu Ahmet’in kızını, vay başıma gelen : )))

Ben: La havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim. ( İçimden tabii ki :
)

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Benden 4-5 yaş büyük bir bayanla geçen diyalog da aynen şöyle gerçekleşti;
Abla: Ee Gülercim, sen ne iş yapıyorsun?
Ben: Kurumsal İletişim Uzmanıyım …. Abla.

Abla: Telekom’da mı çalışıyosun, ne güzel ne güzel?
Ben: Hayır ablacım ne ilgisi var. Kolejde çalışıyorum.

Abla: Ne biliyim, İletişim demedin mi? Demek öğretmensin.
Ben ( Dişlerimi sıkarak) : Hayır abla öğretmen de değilim.  Kurumsal İletişim Uzmanıyım.

Abla: Bölüm neydi senin?
Ben: Radyo-Televizyon ve Sinema.
Abla: Ee niye televizyona falan çıkmıyonn o zamann, ne zaman görecezzz seni, adını falan ne zaman duyucazz?
Ben: HasbinAllah ve nimel vekil… ( yine içimden tabii ki : )




2 yorum:

  1. Türkiye'de yaşayıp, iletişimci olmak bu kadar doğru anlatılamazdı bence.
    Yazıyı tebessüm(ama buruk bir tebessüm) ile okudum.Hakikaten hala yaşanması işten bile olmayan bu durum eminim bir çok insanın başına gelmiştir.
    Türkiye adına üzücü bir o kadar da ibretlik bir durum bu.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkürler... Tüm arkadaşlarımın mutlaka yaşadıkları şeyler bunlar, gülüp geçiyoruz. Lakin iletişimciler keşke işsizlik problemi yaşamasaydı, hak ettikleri yerlerde olsalardı, emeklerinin karşılığını layıkıyla alsalardı da varsın onları tv tamircisi sansalardı : )

    YanıtlaSil

Yukarıdaki yazıyla ilgili yorumunuzu alayım : )