Pucca’yı duymayan var mı? Saçma
bir soru oldu aslında, sanırım bu bayandan en son haberi olan kişi benim. Geçen
gece internette dolaşırken Pucca’nın bloğuna rastladım. Gece yarısı bir kadının
satırlarının içinde öylesine boğuldum ki gözlerimin sızısıyla sayfalarca
okuduğumu fark ettim. İşten yorgun argın gelen eşim benim Pucca’yı okurken
attığım kahkahaları hissetmiyordu bile. Gözlerimden yaşlar akıyordu hem
gülmekten hem de çok okumaktan. Bilgisayar ışığı gözlerimi sızlattığı için
hemen Pucca’ya twitterdan mesaj attım. Acilen blogtaki yazılarını kitap haline
getirmesini yoksa gözlerimin bozulacağını söyledim. İki-üç dakika içinde cevap
geldi: “3. Kitap çıktı” Önce bir afalladım. Kendi kendime ne oluyor, nasıl yani
gibi sorular sorarken netten biraz araştırdım kiii kız blogtaki yazılarıyla
çoktan meşhur olmuş. Okan Bayülgen’in programına konuk olmuş. Ayşe Arman’a
röportaj bile vermiş. Twitterda yarım milyon takipçisi var, bir o kadar da
bloğunda… Milliyet’te, Hürriyet’te köşe yazıları yazıyormuş. Kendi çapında
dizüstü edebiyatı diye bir edebiyat türü oluşturmuş vs. Marilyn Monroe hayranı
olduğunu tahmin ediyorum, zira her postunda aktristin fotoğraflarını görmek
mümkün… Sanırım uzun zaman da bu fotoğrafların arkasına saklanmış, babası
arkasında durunca da gerçek kimliğiyle gün yüzüne çıkmış. Anlayacağınız sosyal
medyanın kraliçesi olmuş bu bayan. Bütün bunları öğrenince o attığım twit
yüzünden kulaklarıma kadar kızardım. Bir yazara “kitap yaz” diye tavsiyede
bulunmak beni gerçekten utandırdı.
Yeri gelmişken yazarlık konusuna da değinelim; Pucca’ya yazar
demek istemeyenler var. Kim kaybetmiş de yazarlığı Pucca bulsun, Pucca kim ki,
özel hayatını deşifre etmek yazarlık mı gibi internette Pucca’ya milyonlarca
eleştiri yapılmış. Birisi yazıyorsa yazardır. Bu kadar basit… Kalitesi ise
tartışılır. Biz de az sonra tam da bunu yapacağız, okur olarak yazılarının
niteliğini tartışacağız. Zaten kız ben edebiyatçıyım, benim Halide Edip Adıvar’dan
bir farkım yok falan demiyor. Bu yüzden samimiyetini de sevdim.
Gelelim yazdıklarının içeriğine…
Yaşadıklarını anlatma biçimi son derece doğal ve komik… Zaten bu doğallık ve
olaylara mizahi yaklaşımı yazılarını okutturan en önemli faktör… Bu yüzden
saatlerce okudum onu. Hatta ilk gün bundan sonra her gün mutlaka bir doz Pucca
alıp her şeyden uzaklaşıp biraz eğlenirim demiştim. Ayrıca argo ve küfür olmasa
son derece güzel cümleler kuruyor, aralara annemden, babaannemden sıkça
duyduğum özlü sözler, deyimler serpiştiriyor. O uzun uzun cümleler arasında
herhangi bir kopukluk yok, kelimeleri de çok iyi kullanıyor ve dili gerçekten
çok akıcı…
Beni Pucca’ya çeken hemcinsim
olması, bir kadının başka bir kadının hislerine ortak olması, hissettiklerini
anlaması, az önce söylediğim gibi dilinin akıcılığı ve beni güldürebilmesiydi.
İkinci gece yine ilk gecenin heyecanıyla açtım bloğunu tekrar okumaya başladım.
Ama ilk günkü keyfi alamadım, nedense diyemeyeceğim. Nedenini biliyorum. O
kadar çok küfür ediyor ve müstehcenliği o kadar abartıyor ki insanın midesi
kaldırmıyor. Çok şükür ben küfürlü bir ailede yetişmedim ve yine çok şükür eşimden
de hiç duymadım. Bense salak bile desem birine bundan utanıyorum. İlk
okuduğumda görmezden gelmeye çalıştığım küfürleri ikincisinde beceremedim.
Küfürler yüzünden okuduklarımdan zevk almaz hale geldim. Bir kadın nasıl bu
kadar rahat küfür edebilir bunu hiç anlayamıyorum. Sokakta, çarşıda, pazarda
birbirleriyle konuşurken erkek gibi küfreden genç kızlar görüyorum ve gerçekten
şaşırıyorum. Ağızlarında o kadar eğreti duruyor ki… Hiç yakışmıyor. Buradan
küfür erkeklere yakışır anlamı çıkmasın. Ama herhalde yıllardır sadece onlardan
duymaya alıştığımız için durumu kanıksadık. Onlara da yakışmıyor tabii ki ama
bayanlara hiç yakışmıyor. Maalesef durum bu… Genç kızlar bu konuda hiç hassas
değiller, ileride anne olacak kişiler nasıl dillerine bu sözcükleri
yakıştırıyorlar anlayabilmiş değilim.
Pucca’ya gelince; Pucca’nın bir
de düşünce yazılarını yazdığı Pucca Düşünce adlı bir bloğu daha var. Orada gündemle
alakalı yazdığı yazılarda Pucca Günlük’teki gibi küfür ve müstehcenlik
kullanmıyor. Şu sıra soğudum ama özlersem Pucca Düşünce’yi okurum. Anlayacağınız
Pucca ile aramızda başlayan hızlı ve büyük aşk bir o kadar da hızlı bitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yukarıdaki yazıyla ilgili yorumunuzu alayım : )