Günler öncesinde duyduğum, asparagas haber olması için dua ettiğim olayın perde arkasını, bu gece gerçek kahramanının dilinden okuyunca Gezi Olayları ile ilgili blogda yazı yazmama orucumu bozmak zorunda kaldım.
Hepinizin mutlaka Taksim olayları süresince başörtülü kadınların maruz kaldığı mahalle baskıları ve türlü tacizler kulağına çalınmıştır. En önemlisi, en vahşisini, en korkuncunu, en şiddetlisini, en iğrencini de şimdiye kadar duymamışsanız benden duymuş olacaksınız.
Özellikle benim kuşağım, üniversite yılları 28 Şubat'a çatmış başörtülü kadınlar, sadece başörtülü olduğumuz için en temel özgürlük haklarımızın engellenmesine, baskılara, yasaklara alışmıştık. Üniversite okuma hakkımızın elimizden alınması, kamuda çalışma hakkı tanınmaması, stajda engellenme, askeri hastanelerde yatan hastanızı ziyaret edememe, en yakın arkadaşınızın askeriye içindeki düğün salonunda yapılan düğününe alınmama, eşinizin, çocuğunuzun yemin törenine katılamama, sokaktaki kötü bakışlar ve "Sıkmabaşlaarr, gericileeer, yobazlaar, örümcek kafalılar, ninjalarr" gibi sözlü tacizler vs vs vs