Yeryüzünden silinesi, varlığının
esamesi okunmayası, kendisini yetersiz hisseden, birileri onları belli yer ve
makamlara layık bulduğu halde, bulunduğu yeri hazmedemeyen, başı eğik ama burnu
dik, gözleri fel fecir okuyan, insanların kendisini methetmesinden olağanüstü
haz duyan aşağılık kompleksliler! Bu tür karakterlerle yaşamak ve onlarla aynı
havayı teneffüs etmek o kadar zor ki… Muhatap olmayayım dersiniz ama bu kez de
kale alınmadığı için ayrıca kompleks yapıp diş bilerler. Avını bekleyen vahşi
hayvanat gibi en ufak bir hatanı aleyhine değerlendirme fırsatını mutlak
değerlendirirler.
17 Eylül 2012 Pazartesi
11 Eylül 2012 Salı
Boyun Fıtığı Kaplıca Tedavisi-Afyon Bolvadin
Bilenler
bilir. Ben ciddi bir boyun fıtığı hastasıyım. Ortopedik yastık, ilaç tedavisi,
bir aylık fizik tedavi gibi tıbbi yöntemler ağrılarımı dindirmeye yetmeyince
bütün kış boyu kaplıcaya gitmek için yazın gelmesini bekledim. Hidroterapinin
fiziksel ve psikolojik birçok hastalığın tedavisinde etkili olduğuna her zaman
inanmışımdır. Merak edenler için boyun fıtığının bendeki belirtilerini söylemek
istiyorum.
6 Eylül 2012 Perşembe
Detaylara takılmak...
Detay, ayrıntı, teferruat… Üçünün
de manası aynı… Hangisini kullansam daha çok dikkat çekerim diye düşünmeden
teferruatla başlamıştım ama kişilerin önyargıları yüzünden, bazen dilimizde aynı
anlama gelen birçok kelimenin olması beni kızdırıyor. Kelimeleri bile
sahiplenmişler. Detay desen şucu, teferruat desen bucu oluyorsun. Derken asıl
konuşacağın meseleyi unutuyorsun. Ben hepsini kullanıyorum. Eski-yeni ayırmadan
tüm sözcükler benimdir, o kadar diyerek şucu ve buculara meydan okuyorum. Daha az önce aynı paragrafta hem “kelime”yi
hem “sözcük”ü, hem “anlam”ı hem “mana”yı bir arada kullanmanın zevkini
yaşıyorum ve şu anda daha konunun başında böyle bir detaya takıldığım için kendime
kızıyor, dişlerimi sıkıyorum.
Bu kız sonunda sadede gelir. Teferruata
takılmak hayatta en iyi becerilen şeylerden biridir. Bütün azılı problemler de bu
beceri sayesinde yakalara yapışır. Uykusuzluk, asabiyet, şüphecilik, umursamaz tavırlar, sarkastik davranışlar, olur
olmaz hırçınlıklar, yersiz saplantılar, sayısız depresif haller…
5 Eylül 2012 Çarşamba
Neden derdim yok deme!
Deme! Neden derdim yok deme!
Beyazlar içinde simsiyah rüyalar görürsün. Neden derdim yok dersen, saçlarını
köklerinden yolup göz pınarların kuruyana kadar ağlarsın. Kurumuş yapraklar
çıtırdar vücudunda, karanlık sokak köşelerinde uyanırsın uyanıkken… Nefes alamazsın çoğu zaman, teselliyi bir saç
fırçasında ararsın ya da eski bir kokuda… Korktuğun anlarda en sevdiğin tatlıyı
hatırlamakta bulursun çareyi. Kendince… Seni anlamayacak bir sürü insana yakarsan
da yüreğindeki denize attıkları taş bakışlarla milyonlarca damlayı yüzüne
sıçratırlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)